Kadınlara Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı Verilişinin 81. Yıl Dönümü

Kadınlara Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı verilişinin 81. Yıldönümü sebebi ile Bartın’dan CHP milletvekili adayı olarak tanıdığımız Avukat Aysu Bankoğlu partisinin Kadın Kolları Başkanı ile İl Merkezi’nde bir basın açıklamasında bulundu.
 
Aysu Bankoğlu bugüne ilişkin yaptığı açıklamada:
 
“Tam 81 yıl önce bugün dedelerimizin, anneannelerimizin ya da bazılarımızın anne babasının yeni doğduğu yıllarda Ankara’da, sadece ülkemiz için değil dünyanın pek çok ülkesi için “öncü” kabul edilen bir yasa kabul edildi. Elbette Atatürk gibi bir vizyonerin dehası, öngörüsü ve bilgisi ışığında o dönemin devlet adamları Kadınlara Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı’nı tanıyan yasayı kabul ettiler.
 
Cumhuriyetin ilanı ile başlayan ve saltanatın ve halifeliğin kaldırılması, laikliğin kabulü, harf devrimi gibi Türkiye’nin baht dönüşü olan pek çok yasanın ardından belki de en önemlisi kadınlara tanınan bu haklardı. Kadınların her alanda erkekler ile eşit haklara ve eğitime kavuşmasının önünü açan Atatürk, kadının yaşamdaki önemli rolünü görerek sadece fikrimize değer vermekle kalmadı. Hayatın içinde tüm rollerde görev alma, siyaset yapma eşitliğini de sundu.
 
Bilgisi, görgüsü, zekası ve dünyada ender rastlanan liderlik vizyonu ile 21. Yüzyıla işaret ederken, kadını hep el üstünde tuttu. Minnettarız. Bugün Atatürk sayesinde karşınızdayım. Ama onu anlamış, ona inanmış, eşitlik-özgürlük ve eğitimin önemini fark etmiş dede ve anneannelerimiz sayesinde çok değerli kadın öğretmenler de beni, bizleri yetiştirdi. 
 
Gelişmeye, ilerlemeye, başarıya, güçlü bir Türkiye Cumhuriyetine inanç duyanlar ve bunun için çalışanlar sayesinde bugünlere geldik. Bu bayrak yarışında hepimizin tek tek ailemize ve ülkemize sorumluluklarımız var. Ancak biz kadınlar daha dikkatli, daha kararlı ve değerimizin küçümsenmeyeceği eşitlikçi bir anlayış için daha çok çalışmalıyız.
 
Kalkınmışlık göstergelerini ihracat rakamları, yapılan yollar, gayrı safi milli hasıla üzerinden değerlendiren anlayışı bir kenara bırakmalıyız. 
Zira, Ülkemizin bugünlere erişmesi; yüzünü batıya dönmüş, ilerlemeye inanan ve yeni bir yılın gerçeklerine adapte olmuş kişilerin başarısıdır. 
 
Kime oy vereceği dayatılan kadınlarımızla, siyasette bir “güzellik” olarak algılanan kadınlara bakış arasında çok da fark yoktur. Ülkemizde kadın ve erkek nüfusu yarı %49,8’e, %50,2 oranları ile yarı yarıyadır. 
 
Siyaset yapma hakkının kabulü ile 1934 yılında 400 milletvekili seçilmiştir. 18’i kadındı. Yani o dönemki meclisin %4,5’ğu… Üstelik bu oran o dönemde Türkiye’nin parlamentodaki kadın temsili bakımından dünya 2.’si olmasına yetiyormuş. Geçen ay yapılan seçimde 550 vekil seçildi. Bunlardan sadece 82’si kadın. Yani meclisin ancak %14,5’uğu… Neyse ki 21 kadın vekil bizden! Ama 42 Avrupa ülkesi içinde 38.yiz. 
 
Bu noktada, Türkiye’nin 1985 yılından beri taraf olduğu “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesinin” (Convention on the Elimination of All Forms of Discrimination Against Women: CEDAW) devlete yüklediği sorumlulukları hatırlamamız gerekir: 
 
Kadın erkek eşitliğini yaşama geçirmede devletin pozitif yükümlülüğünü vurgulayan sözleşmede ayrıca; cinsiyete dayalı kotalar, imtiyazlar gibi pozitif ayrımcılık önlemlerini içeren düzenlemeler var. 
 
Mesela, Yasama organı bakımından Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Komitesi’nin (CEDAW Komitesi) % 40’lık bir kota talebi var. 
Ne var ki; 
Kadınların milletvekilliği seçimlerine girmeye başladığı 1935’ten bu yana; yaklaşık 10 bin erkek milletvekiline karşılık yaklaşık 400 kadın vekil olmuş.
 
Anlaşılacağı gibi yarışa önde başlayıp yine geri kalmışız. Kazandığımız hakların bir lütuf değil çağdaşlık şartı olduğunu önce biz kadınların unutmaması gerekiyor. Eğitim görmek, çalışıp sosyal hayatın içinde var olmak, siyaset yapmak gibi haklarımızı, ataerkil düşüncelere karşı korumalıyız. Gücümüz; bakanlık, büyükelçilik, belediye başkanlığı, il meclis üyelikleri, hukuk dünyasındaki temsiliyetlerimiz gibi alanlarda daha fazla olmalı.
 
Ekim ayında seçilen Kanada Başbakanı Justin Trudeau’ya “Kabinedeki 30 bakanın neden 15’i kadın?” diye sorulduğunda verdiği cevap çok netti.
Trudeau “Çünkü 2015 yılındayız.” dedi.
 
Önce kadınlar sonra partililer olarak bu çağdaş bakış açısının yerleştiği ve sonuçlarını da en kısa zamanda yaşayabileceğimiz bir Türkiye Cumhuriyeti hedefliyoruz.” 
 
Av. Aysu Bankoğlu