Dünya Turizm Günü



“Dünya Turizm Günü, sanki birinin yaş günü.”
 
Dokuz günlük bir bayram tatili geçirdik. Bu bayram tatili, tam da taşıma suyla değirmen döndürmeye, günü kurtarmaya yönelik bir operasyondu. “Can çekişen turizm sektörüne” suni teneffüs yaptırma çabasının son günü yani 27 Eylül, Dünya Turizm Günü. Bu özel günleri sanki birinin yaş günü gibi hatırlama ve savuşturma adetini de artık bırakma zamanı gelmiştir.  Her alanda olduğu gibi turizmin sorunlarını konuşup, planlar yapıp sonra da usulca rafa kaldırmak devri bitmeli, yerini çalışıp uygulamak çağdaşlığına bırakmalıdır.
 
Doların dört nala 3 lirayı geçtiği, hükümetsizliğin, belirsizliğin, terörün, hukuksuzluğun bir kasırga gibi ülkemizi yıktığı bir dönemde, turizmi kurtarma operasyonu denenmiştir.
 
Ekonomi, güvenlik, istikrar, şeffaf bir hukuk devleti, inançlara, insan hak ve özgürlüklerine saygı, fikir ve basın özgürlüğü gibi pek çok konuda sınıfta kalırken, turizmin bir gelir kaynağı olmasını beklemek ancak hayaldir.
 
Dünya artık her an birbirini takip ediyor. Hiçbir şey gizli kalmıyor.
Güven duymadığınız bir ülkeye gider misiniz? Kendi halkına eşit mesafede durmayan bir hükümetin, farklı dil, din ve ırktan olanlara misafirperver yaklaşacağına inanır mısınız? Sahip olduğu güzellikleri koruma konusunda umursamaz olan bunları barajlara, termik santrallere, konut alanlarına açan bir coğrafyayı merak eder misiniz? Şeffaf bir hukuk devleti değilse yatırım yapar mısınız?
 
İlimiz; Türkiye’de turizmin başladığı yer olan Amasra ile övünürken, bugünümüze baktığımızda kültür, deniz, ırmak, yayla, mağara, çadır ve kamp turizmi gibi cevherlerimizin işlenmemiş olduğunu, gelire dönüşmediğini üzülerek görüyoruz. Çevreyi koruyanların, doğasına sahip çıkanların ısrarla “vatan haini” gibi gösterilmeye çalışıldığı bu zamanlara artık son vermemiz gerekiyor. 
 
Doğanın bize ihtiyacı yok ama bizim doğaya her zaman ihtiyacımız var. Siyasi görüşü ne olursa olsun, bu toprakların sunduğu nimetlerin değerini bilen herkes vatanseverdir, insan severdir, dünyanın geleceğine saygılıdır diyoruz.
 
Duymak istediğimiz “turizm patlaması” değil. Her alanda patlamaların geçici gücünü değil, akılcı yönetimler ve istikrar istiyoruz. Doğal ve kültürel kaynaklarımız ile insan gücümüzü, öngörülü ve donanımlı yöneticilere teslim ettiğimiz zaman başta ülkemiz, ardından Bartın ve çevresi turizmden hak ettiği geliri elde edebilecek. 
 
Artık kaybedecek zamanımız, erteleyecek geleceğimiz yok. Tüm sektör paydaşlarının bir dahaki Dünya Turizm Günü’nde, umut vadeden ve kalıcı çözümler üretecek bir anlayışla buluşmalarını dilerim.